Gazetelerde okuduklarınız, televizyonda seyrettikleriniz, sosyal medyada takip ettikleriniz, çevrenizden duyduklarınız “Bu kadar da olamaz” dedirtiyor.
Ölümün, şiddetin, adaletsizliğin, istismarın bu kadar çeşitlilik gösterdiği başka bir ülke daha var mıdır, bilmiyorum gerçekten.
Her gün, ama her gün; kadın, çocuk, hayvan cinayeti, istismarı, şiddeti, trafik kazaları, iş kazaları, zamlar, adaletsizlik, ihanet ve ahlaksızlık haberleriyle yatıp kalkıyoruz.
Hepsi gündelik, sıradan, haber olma niteliği taşımayan, normal hayatın bir parçası gibi artık… Derken, akılları durduracak bir olay daha oluyor.
Bu ülke; boğazı kesilen asker Murat Tekin’i, başı kesilip sokağa atılan İkbal Uzuner’i, ölüsü kokmasın diye buzlukta saklanan Cemile Çağırga’yı, ölüsü yedi gün sokakta bekletilen Taybet İnan’ı gördü.
Gerçek olmayacak kadar distopik geliyor tüm bunlar!
Suçlusu kim bunca kötülüğün?
Biz anneler! Toplumun bireylerini ilk biz şekillendiriyoruz. Özellikle bunca istismar ve şiddet uygulayan erkekleri biz yetiştiriyoruz! Tüm travmalar çocuklukta ve ailede başlıyor; onlara sevmeyi, saygı duymayı, ahlaklı ve vicdanlı insanlar olmayı kendimiz de örnek olarak öğretebiliyor muyuz?
Biz öğretmenler! Aileden sonra çocukları teslim alırken, onları düşünen, tartışan, araştıran, sorgulayan bireyler olarak yetiştirebiliyor muyuz?
Biz gençler! Şu bilgi çağında ebeveynlerimizi kültürümüzle, sanatımızla, eğitimimizle; tabuları yıkıp aydın görüşlerimizle geçmek yerine, teknolojinin yarattığı asosyal, bencil ve haz peşinden koşan bireyler olmanın dışına çıkabiliyor muyuz?
Ve bizler toplum olarak! Koyun gibi güdüldüğümüzü, her şeye boyun eğdiğimizi, kötülük karşısında sustuğumuzu ve iyilik için mücadele etmediğimizi, sadece şükretmeyi tercih ettiğimizi görebiliyor muyuz?
Hayır! Öyleyse hepimiz ortağıyız bu senaryonun!
Bu dünyada bize cehennemi layık görenler, öbür dünyanın cennetiyle teselli bulmamızı istiyorlar.
Ve kalkıp bize, “Siz fakirler nasıl da şanslısınız, çünkü siz cennete gideceksiniz; biz zenginler (kendi zengin belli ki) cehenneme gideceğiz, aklıma geldikçe ağlıyorum” diyor.
Bir diğeri, “Cennette yetmiş tane huri ve şeyinin hiç inmeyeceğini” haykırıyor.
İnanıyorum ki tecavüz olayları biraz daha artar da önüne geçemezlerse, istismara uğrayanlara da cenneti vaat etmeye başlayacaklar.
Ve hatta, “Tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakın” diye de ekleyecekler.
Distopik bir filmin kahramanları değiliz de neyiz!