Dilan Polat ve Engin Polat’ın kısa sürede tahliye edilmesi, Türkiye’de adalet sisteminin nasıl büyük bir çürümüşlük içinde olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. 40 yılı aşkın hapis cezası gerektiren kara para aklama suçlamalarıyla yargılanan bir çift, nasıl oluyor da sadece 9 ay sonra dışarı çıkabiliyor? Bu olay, yargı sisteminin içten içe nasıl çürüdüğünü ve mafyatik ilişkilerle dolu olduğunu gösteren en somut örneklerden biri.
Dilan Polat ve Engin Polat olayı, aslında Türkiye’deki daha büyük bir sorunun parçası. Tıpkı İtalya’da 90’lı yıllarda Antonio Di Pietro'nun başlattığı "Temiz Eller" operasyonu gibi bir harekete burada da ihtiyaç var. O dönemde, mafyanın devletin her köşesine nasıl sızdığını tek tek ortaya çıkaran Di Pietro, siyasi elitler, iş dünyası ve hatta yargı içinde kök salan yozlaşmayı su yüzüne çıkardı. Bugün Türkiye'de, Dilan ve Engin Polat gibi isimlerin bu kadar kısa sürede serbest bırakılması, aslında daha büyük bir yolsuzluk ağının işlediğini gösteriyor. Yargıdan siyasete, eğitim sisteminden sağlık sektörüne kadar her kurum bu çürümüşlüğün içinde.
Polat çifti sadece bir sembol. Bu çürümüş düzenin yüzlerinden biri. Ama mesele sadece onlar değil, mesele bu düzenin nasıl bu hale geldiği. Yargı bağımsızlığının yok edildiği, siyasetin yozlaştığı, eğitimin çöküşte olduğu bir ülkede, bu tarz olaylar kaçınılmaz hale geliyor. Dilan ve Engin Polat gibi isimler, aslında bu bataklığın en görünür yüzü.
Bu yüzden Türkiye’nin kendi "Temiz Eller" operasyonuna ihtiyacı var. Yargı bağımsızlığını sağlayacak, siyaseti temizleyecek, eğitim sistemini yeniden inşa edecek bir adım atılmadığı sürece, bu tür skandallar bitmeyecek. Her köşesinden çürüyen bu sistem, artık sürdürülemez bir noktada. Polat çiftinin bu kadar kolay tahliye edilmesi, halkın gözünde yargıya olan güveni tamamen sıfırladi. Bu düzen değişmeden, adaletten, eşitlikten ve güvenilir bir devletten bahsetmek mümkün değil.