Ali Koç’un Fenerbahçe başkanlığına adım atması, Türk futboluna bir kalitenin geleceği umudunu yaratmış olsa da, maalesef bu beklentiler karşılanamadı. Koç ailesi, sanayiye katkıları ve Türkiye'deki saygın duruşlarıyla tanınırken, Ali Koç’un Fenerbahçe başkanlığındaki tavırları, bu saygınlığa gölge düşürecek nitelikte oldu.
Fenerbahçe başkanlığını üstlendiği günden beri, adeta bir dava adamı gibi futbol sahasını bir savaş meydanına çevirdi.
Ancak ortada sadece bir spor müsabakası var. Futbol önemli bir spor dalı, fakat Ali Koç’un bunu ülke kurtaracak bir tavırla üstlenmesi, hem kendisini hem de Türk futbolunu komik bir duruma düşürüyor.
Ali Koç’un agresif çıkışları ve basına sert demeçleri, futbol camiasında aşırı gerilime sebep oluyor. Halbuki futbol, zevk alınması gereken bir spor; kazanmak kadar kaybetmek de bu oyunun bir parçası.
Fakat Koç, bunu kişisel bir savaş haline getirmesi hem kendisine hem de Fenerbahçe camiasına zarar veriyor. Fenerbahçe’de ondan büyük birilerinin çıkıp, "Koçum, sen neyin peşindesin?" demesi gerekiyor.
Ayrıca yine birilerinin,
Ali Koç’a, Fenerbahçe Başkanı olduğunu ve futbolun bir oyun olduğunu hatırlatması yarar var.
Ali Koç’un abartılı ve agresif tavırları Fenerbahçe’nin tarihindeki başarıları bu şekilde gölgelerken, Koç’un bu başkanlık tarzını sorumsuzluk olarak nitelendirmek, sanırım abartı olmaz.
Sonuç olarak, Ali Koç’un bu tavrı, futbolun doğasına aykırı ve Türk futbolunu gereksiz bir şekilde gerilim altına sokan bir yaklaşımdır. Futbolu bir savaş gibi görmekten vazgeçmek, hem Ali Koç hem de Fenerbahçe için en sağlıklı yol olacaktır.