Zannetme ki dünya seninle döner. Zannetme ki sen yoksan yıldızlar söner, rüzgâr küser, denizler kurur.
Dünya, kimse için dönmez. Ama yine de insan, içinde bir yerlere sığdıramadığı o kırılgan gururuyla dünyanın kendisi için döndüğünü zanneder
Oysa hayat, zaman zaman hatırlatır: Hiçbir şey seninle var olmadı, seninle de yok olmaz.
Gençlik… Hayatın en hızlı, en hoyrat zamanı. Zannedersin ki gökyüzü hep seninle mavi, yollar hep açık. Zannedersin ki zaman sana cömert davranır, her şey senin kontrolünde.. Oysa gençlik, bir sabah kalktığında elini tutmayı bırakır. Aynadaki bakışlarında bir ağırlık olur, göz çevrende hayatın ince çizgileri belirir. Ve o zaman anlarsın, gençlik yalnızca bir emanetmiş. Eğer ona gereken özeni göstermemişsen, yavaş yavaş yitip gittiğini anlarsın ve için sızlar.
Sağlık… İnsan, onu kaybedene kadar ne büyük bir servete sahip olduğunu fark etmez. Ayakta durmanın, nefes almanın, koşmanın sıradan bir şey olduğunu sanırsın. Ama bir gün bedenin sana fısıldar, “Yoruldum,” der.
O an, en basit şeylerin bile ne kadar değerli olduğunu anlarsın. Sağlık, insana verilmiş en sessiz mucizedir. Ama bu mucizeyi fark etmek için kaybetmeyi beklememek gerekir.
Çünkü kaybedilen her şeyin telafisi yoktur.
Yaşlılık, hayata dönüp baktığın bir eşik gibidir. Gençlikte önemsemediğin her şey, yaşlılıkta birer hatıra olur. Ellerinin titremesinde, yüreğinin derinliklerinde, gözünün buğusunda saklanır geçmişin izleri. Eğer o geçmiş sevgiyle yoğrulmuşsa, yaşlılık bir bahar gibi içini ısıtır.
Ama eğer yalnızlıkla örülmüşse, yaşlılık bir kış olur; soğuk, sessiz ve beyaz.
Ve ölüm… Hayatın son noktası değil, belki de yeni bir başlangıcın perdesidir. İnsan, ölümün soğuk bir korku olmadığını ancak sevdiklerini kaybettiğinde anlar. Her gidenle birlikte içinden bir parça kopar, her vedada kalbine bir yara açılır.
Ama ölüm, aslında bir hatırlatıcıdır: Yaşamak, bu dünyada anlamlı bir iz bırakmaktır. Sevdiklerine dokunmak, güzel bir söz söylemek, içten bir bakışla gülümsemek… Çünkü bir gün hepsi bitecek.
Hayat, gençlik, sağlık, yaşlılık ve ölüm… Hepsi birbirine dokunan bir nakışın iplikleri gibi. Her biri diğerini tamamlar, diğerine anlam katar. Bu yüzden hayatı ziyan etme. Sevdiklerine sarıl, kalbini açık tut. Çünkü hayat, içimizki o sessiz ses,hep şunu söyler: “Varlığın kadar sevginle de buradasın. İz bırak, sev, yaşa.”
Unutma, dünya seninle dönmez. Ama sevgiyle dokunduğun her kalp, her anı, seni bu dünyada ölümsüz kılar. Ve belki de yaşamak, üç beş mutlu andan ibaret.