Ezan, yüzyıllardır insanları ibadete çağıran kadim bir ses ve insan ruhuna letafet bırakan bir çağrı.
Ne var ki, günümüzde bu ilahi çağrı, kimi yerlerde kulakları tırmalayan bir gürültüye dönüşmüş durumda. Oysa ezan, bağırarak değil, insanın iç dünyasına ve kalbin en derin köşelerine sessizce nüfuz edip, huzura ve maneviyata davet eden bir nağme gibi olmalıdır.
Hoparlörlerden yükselen aşırı yüksek ses, ezanın ruhani özünü zedeliyor. “Namazda gözü olanın ezanda kulağı olur” diye bir deyim var. Bu deyim, bir şeyi yüksek sesle söylemenize gerek olmadığını, ‘duymak isteyenin zaten kulak kesileceğini’ ifade eder. Bu ifadeden hareketle ezanın da bağıra çağıra okunmasına gerek yoktur. Bağıra çağıra okunan ezan, bir çağrı olmaktan çıkıp gürültü kirliliğine yol açıyor.
Bu toplumda, neva, hüzzam, acemaşiran ve hüseyni makamlarını seven, kapı gıcırtısından bile rahatsız olan; yaşam felsefesini sanat, edebiyat ve zarafet üzerine kuran insanlar var. Makamı, mevkii ve zarafeti olmadan okunan ezanın, bu insanlarda yarattığı rahatsızlığı düşünebiliyor musunuz? Ayrıca bu toplumda yaşlılar, hastalar, bebeğini uyutmaya çalışan anneler ve gece vardiyasından çıkıp dinlenmeye çalışanlar da var.
Sabah ezanını egzoz patlaması gibi okumak, bu insanlara yapılmış büyük bir saygısızlık değil mi? Bu, kul hakkına girmek değil midir?
Oysa ezanın amacı, insanları ürkütmek değil, dingin bir huzura yönlendirmek olmalıdır. Ezanın insan ruhunda bir terennüm bulması ancak bu incelikle mümkün olabilir.
Medeniyet, sadece teknolojik ilerlemelerle değil, bireylerin birbirine ve çevreye gösterdiği hassasiyetle de ölçülür. Gürültü ve rahatsız edici ses çıkaranlar, eğitilmesi gereken bedeviler,vahşilerdir; insanlıktan nasibini almamış olanlardır.
Müslüman, yüksek sesle gülmez, yüksek sesle müzik dinlemez, yüksek sesle konuşmaz. Peki, neden yüksek sesle ezan okur? Cevabını bilen var mı? Yok!
Bu konuda hemen yanı başımızdaki kardeş Azerbaycan, hoparlörle ezan okunmasını yasakladı.
Çünkü biliyorlar ki, gürültü toplumsal uyumu bozar ve manevi derinliği köreltir.
Maneviyat, gürültüyle değil, dinginlikle beslenir.
Dileğim odur ki; ezan, bir naradan öte, huzur veren bir sesle, kulak kesileceğimiz bir tonda okunur.