GEMİDE
15 Haziran 2025

 

“Bir memleket gibidir gemi…” diyerek başlayan repliğiyle hafızalara kazınan 1998 yapım GEMİDE filmi, diyalog örüntüsüyle ve etkileyici atmosferiyle insanı içine çeken rahatsız edici bir yapıya sahip. Filmde dört karakter öne çıkıyor: Kaptan (İdris), Kamil, Boksör ve Ali… Bir ülke yönetmekle eş tutulan geminin idaresi ve işlerin rayında gitmesinin önemi film boyunca kaptanın dilinde “Düzen bozuluyor be Kamil” ifadesiyle yansıtılıyor.

Neden mi bu film? Çünkü gemi, birlikte yapılacak yolculuğun, umudun, varılacak menzilin, bazen de ölümün metaforu. Politikacılar da bunu sıkça kullanır. “Hepimiz aynı gemideyiz!” diyenlere Medusa’nın Salı çok güzel cevap veriyor. Hâlâ izlemeyen varsa, tekrar tavsiye ederim.

2010 yılında Filistin’e insani yardım taşıyan Mavi Marmara da bir gemiydi. Hani önce izin verilen, sonra da “Giderken dönemin başbakanına mı sormuşlar?” denilen umudun gemisi Mavi Marmara… Fakat 10 yurttaşımızın öldürüldüğü yüzen bir tabuta dönmüştü.

Madleen de aynı amaçla yola çıkmış bir gemiydi. Dünyaya tekrar “iyilik iyidir” dedirtecekken, “Tek bir buğday tanesi bile Filistin’e girmeyecek” denildiği için, örgütlü kötülük ve sossuz suskunlukla (Greta’nın şort boyunu saymazsak) yolundan çevrilen umudun gemisiydi…

VELA da gemi… BM Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese, İsrail’e askeri çelik taşıyan VELA gemisinin Mersin Limanı’na demirlemesi üzerine Türkiye’ye çağrıda bulundu: “Bu geminin yükü incelenmeli ve eğer doğrulanırsa İsrail’e gitmesi engellenmeli.” Ve fakat geminin yola çıkması engellenmedi.

Hakikat dalga dalga yükselir. Gerçek şu ki, iktidarın dilinde Filistin davası; elinde ise VELA’nın koruması… Ve yanı başımızda, evi camdan olan İran’ın hakkedilmiş yalnızlığı…

İçerde sıkışan her politikacı dışarda savaş çıkartıyor. İsrail hükümeti yolsuzlukla suçlanırken, Filistin’de meşru müdafaa adı altında soykırım yapıyor. ABD, çözeceğim dediği göçmen kriziyle baş edemeyince; Rusya’yı Ukrayna’ya verdiği askeri destekle, Çin’i yeni vergilerle, Hindistan’ı Pakistan’la köşeye sıkıştırıyor.

Türkiye için çok bir şey yapmalarına gerek yok zaten. Biz kendi ülkemizi savaşsız parçalamak için yeni anayasa yapmaya hazırız. Yeni vatandaşlık tanımını kendisi için yapılıyor sanan Kürtler… Ah Kürtler… Bizim de evimiz camdan…

Tarım arazisi kazanacağız diyerek temizlenen mayınlarla, mülteci kampına dönen ülkemizde beklenen yeni dalga Afgan, İran, Pakistanlı ve Filistinli sığınmacıları yasal zeminde tutmak için yapılıyor o anayasa. Vatandaşlık tanımı genişleyecek ama ortada vatan da kalmayacak bu gidişle… Zira size vaat edilen toprakların bir kısmı İsrail’e de vaat edilmiş, Arz-ı Mevud olarak geçiyor. I. Dünya Savaşı’nda hem Yunanlılara hem de İtalyanlara aynı yerin vaat edilmesi gibi. Yapmayın, bu suça ortak olmayın. Sizin de eviniz camdan…

Mazlum milletler, emperyalist güçlerden medet ummaz; ummamalı. Kendi kaderini kendileri tayin etmeli. Tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda birlikte başardığımız gibi. Batı’nın 100 yıl geciken planlarını bozmak yine bizim elimizde. Fakat bunu, geçmişte madalya alanlara selam duranlarla, küresel projelerin eş başkanlığına övünenlerle başarmamız mümkün değil.


Seç