FETÖ, bu ülkenin yargısına sızdı.
Avukat kılığına girdi, savcı oldu, hâkim oldu.
Yargıyı bir silah gibi kullandı.
Rakiplerini, muhalifleri, gazetecileri, askerleri, sivilleri…
Hepsini sahte delillerle içeri attı.
Gizli tanık uydurdu.
Dijital delil üretti.
Kumpaslar kurdu.
Ve bütün bunları “hukuk” diyerek yaptı.
Dosya açtı, gözaltı yaptı, mahkeme kurdu.
Milletin adalet duygusunu iğdiş etti.
Ağır bedeller ödedik.
Genç subaylar hayatını kaybetti.
Gazeteciler, aydınlar yıllarca boş yere hapis yattı.
Ergenekon, Balyoz, Askerî Casusluk, Odatv…
Hepsi birer FETÖ kumpasıydı.
Peki, bu süreçte kim vardı FETÖ’nün yanında?
AK Parti.
Aynı sahneyi paylaştılar.
Aynı dili konuştular.
Aynı manşetleri attılar.
Sonra kavga ettiler.
FETÖ, AK Parti’ye de operasyon çekmeye kalktı.
Ve 15 Temmuz gecesi…
Tarihin en karanlık gecesi yaşandı.
Ama o gece bitti.
FETÖ bitti mi?
Bitmediyse de büyük oranda zayıfladı .
Ama zihniyeti bitmedi.
Şimdi aynı yöntemleri AK Parti kullanıyor.
İnandırıcı olmayan dosyalarla medya algısı oluşturuyor.
İmamoğlu’na açılan davalarda bu net görülüyor.
İBB’ye yapılan soruşturmalar…
Yine gizli tanıklar…
PTT üzerinden kurulan yargı oyunları…
Kopyala-yapıştır bir FETÖ taktiği.
O zaman “paralel yapı”ydı.
Şimdi “iktidarın resmî yapısı” oldu.
Yani bir dönemin mağduru, bugün aynı oyunun faili.
Evet FETÖ gitti. Ama FETÖ’nün yargı taktiği kaldı.
Üstelik iktidarın elinde kaldı.
Ve hedefte yine halkın seçtiği isimler var.
O yüzden meseleyi doğru yorumlamak gerekir.
Yani, o gün FETÖ’nün kurduğu tuzaklara destek verenler nasıl suçluysa, bugün aynı yöntemleri kullananlara destek verenler de aynı suçu işliyor.
Hiçbir mazeret, bu suça ortak olmanın üzerini örtemez.